ABD Başkanı Donald Trump, 2 Nisan’da 60 ülkeye yönelik sarsıcı gümrük vergilerini açıkladı. Kimileri bunu “küreselleşmenin” sonu olarak yorumladı.
Ancak yeni gümrük vergilerinin açıklanmasından bir gün sonra, perşembe günü borsada yaşanan 208 milyar dolarlık düşüş, 2020’de Covid-19’un zirve yaptığı dönemden bu yana yaşanan en büyük düşüş oldu.
Uluslararası ticaret ve piyasa ekonomisinin kurallarına çomak sokmak büyük bir depreme yol açtı. Servet endeksi tarafından takip edilen milyarderlerin yarısından fazlasının servetinde ortalama yüzde 3,3’lük bir düşüş görüldü. Düşüş cuma günü de devam etti.
New York borsası, ABD’nin tarifelerinin ekonomiyi resesyona sürükleyebileceği endişesiyle haftanın son işlem gününe sert düşüşle başladı.
Bloomberg’in milyarderler listesinde yer alan kişiler, perşembe günkü borsa açılışından cumaya kadar 485 milyar dolar kaybetti.
S&P 500 Endeksi yaklaşık yüzde 3,4 ve Nasdaq Composite yaklaşık yüzde 4,8 düşerek önceki düşüşlerine yenilerini ekledi.
En “ironik” sürpriz, Trump’ın en büyük destekçilerinin en çok kayba uğrayanlar olması oldu.
“Sosyal ağ” hisselerinin yüzde 10 düşmesiyle 17,9 milyar dolar kaybederek Meta Platforms Inc. kurucusu Mark Zuckerberg liste başına yerleşti.
Amazon.com Inc. kurucusu Jeff Bezos’un servetinin net değeri de 15,9 milyar dolar azaldı.
Bu sarsıntının ABD ekonomisi açısından ne ifade ettiğini, Amerikan iş dünyası dergisi Forbes’un her yıl yayımladığı milyarderler listesinin 2025 raporunu hatırlatarak somutlaştırmak daha iyi anlatabilir.
Dünyadaki milyarder sayısı geçen yıla göre 247 kişi artarak toplamda 3.028’e yükseldi. Milyarderlerin toplam serveti ise bir yıl içinde 2 trilyon dolarlık artışla zirve yaptı. Ortalama servet ise 200 milyon dolarlık artışla 5.3 milyar dolara ulaştı. Forbes’un listesine göre en çok milyardere sahip ülke, 902 kişi ile Amerika Birleşik Devletleri oldu.
ABD ayrıca listenin en üst sıralarında yer alan isimleriyle de dikkat çekti. Tesla ve SpaceX’in kurucusu Elon Musk, tahmini 342 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zengin insanı oldu. Musk’ın serveti, Tesla hisselerindeki dalgalanmalara rağmen bir yılda 147 milyar dolar arttı.
Meta’nın kurucusu Mark Zuckerberg ise 216 milyar dolarlık servetiyle ilk kez ikinci sıraya yükseldi.
Amazon’un kurucusu Jeff Bezos 215 milyar dolarla üçüncü sırada yer alırken, Oracle’ın kurucusu Larry Ellison 192 milyar dolarla dördüncü sırada konumlandı. Bu liste ABD’deki hâkim sektörleri de, yeryüzüne egemen olan ekonomik sistemi de yeterince açıklıyor.
İleri teknolojinin yaratıcıları artık dünyanın en zenginleri.
En ileri teknolojinin hakimiyetinin pekiştiği bir zaman eşiğinde gümrük vergilerinden medet ummak çağın dinamiklerine ne kadar uygun?
Sorunun cevabını 2 Nisan tarihli New York Times’da “Geleceği Gördüm. Amerika’da Değildi” başlıklı yazı yanıtlıyordu:
“Benim sorunum Trump’ın, bir endüstrinin (ya da tüm ekonomimizin) etrafına koruma duvarları örerek, kısa bir süre içinde ABD fabrikalarının gelişip aynı ürünleri ABD’de, ABD tüketicilerine hiçbir yük getirmeden, aynı maliyetle üretmesi şeklindeki sihirli düşüncesiyle ilgili. Başlangıç için bu görüş, günümüzde neredeyse her karmaşık ürünün -arabalardan iPhone’lara ve mRNA aşılarına- dev, karmaşık, küresel üretim ekosistemleri tarafından üretildiği gerçeğini tamamen gözden kaçırıyor.
Bu yüzden bu ürünler giderek daha iyi ve daha ucuz hale geliyor.”
Thomas Friedman, inkâr edilmek istenen küreselleşmenin yaşama ne kadar nüfuz ettiğini de anımsatıyor: “19 Mart’ta Teksas Senatosu, Çin, İran, Kuzey Kore ve Rusya’da ikamet edenlerin ve buralarda bulunan kuruluşların Teksas’ta mülk sahibi olmasını yasaklayan bir yasa tasarısına ilk onayı verdi.
Çin’i bu listeye koymak aptalca. Hey, dünyanın en büyük beyin güçlerinden bazılarını yasaklayalım, bunun yerine onlara Teksas’a yatırım yapmaları için teşvikler ve koşullar koyalım. Ne zaman bu kadar korktuk?
Ve ne zaman yaşadığımız dünyayı bu kadar gözden kaybettik?
Küreselleşmeyi istediğiniz kadar kınayabilirsiniz, ancak bu, telekomünikasyon, ticaret, göç ve iklim değişikliğinin bizi ve kaderlerimizi birbirine bağladığı gerçeğini değiştirmeyecektir.
ABD ve Çin söz konusu olduğunda -ve genel olarak dünya söz konusu olduğunda- karşılıklı bağımlılık artık bizim seçimimiz değil. Bu bizim durumumuz.
Tek seçeneğimiz sağlıklı karşılıklı bağımlılıklar kurup birlikte yükselmek mi yoksa sağlıksız karşılıklı bağımlılıkları sürdürüp birlikte düşmek mi?”
Yasakların değil rekabette üstünlük sağlamanın koşullarını yerine getirme dönemindeyiz….
ABD’yi zaman içinde daha fazla zorlamaya aday Çin’in bu yarıştaki gayretini incelemek ve buna göre tavır almak çok daha önem kazanıyor.
Çin, STEM eğitimini (bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik) olmazsa olmaz kabul ediyor. STEM Sisteminin derinliği ve yaygınlığı özel dikkat isteyen bir noktaya ulaşmış.
Örneğin Çin’de sadece ‘nadir topraklar endüstrisi’ için mühendis ve araştırmacı yetiştiren 39 üniversite var.
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’daki üniversitelerde çoğunlukla bu konu sadece ders olarak okutuluyor. Çin her yıl yaklaşık 3,5 milyon STEM mezunu vermekte…
Bu mezun sayısı ABD’deki tüm disiplinlerdeki önlisans, lisans, yüksek lisans ve doktora programlarından mezun olanların sayısına yakınmış…
Bu kadar çok STEM mezununuz olduğunda, herhangi bir soruna herkesten daha fazla yetenekli ve eğitimli insan seferber edebiliyorsunuz.
Ve birçok Çinli mühendis MIT seviyesinde becerilerle mezun olmasa da dünya klasmanında yer alacak düzeyde eğitiliyor.
Ayrıca nüfusun çok kalabalık olması ‘sosyal sermaye’ açısından büyük avantaj.
Çin’de 1,4 milyar insan var. Bu, Çin’de bir milyonda bir üstün yetenekli birinin olması halinde bile aynı düzeyde ve kalitede 1.400 kişi daha olduğu anlamına geliyor…
Yapılması gereken bu veriler üzerinden yarışı önde götürmek.
Friedman Çin’i anlatıyor da anlatıyor…
Eğitimin sadece bir siyasal propaganda aygıtı haline getirildiği Türkiye’deki duruma hiç girmiyorum.
Trump küreselleşmeyi bitiriyor mu?
ABD’de 50 eyaletteki yığınsal protestolar, Avrupa’nın tüm başkentlerindeki isyan…
Amerikan ekonomisindeki 6 trilyonluk kayıp…
Kısacası 2 Nisan sonrası yaşanılan sarsıntılar bunu söylemenin pek kolay olmadığını ispatladı.
Hatta tam tersi galiba…
Sarsıla sarsıla da olsa, nimet ve külfet eşitliğini sağlayamadığı için treni devrilir gibi de olsa, Trump kafası hatalar küreselleşmenin yoluna devam ettiğini ve tahminden daha fazla mesafe aldığını göstermekte…
Trump kafası bunu çok hızlı ispatlamakla kalmayıp, inkâr edilemez bir realite olarak kabulünü de sağlamış olmakta… Piyasalar 21. yüzyıl realitesinin ne olduğu gösterdi.
Ve bir şeyi bir kez daha ispatladı: Gerçeğe ihanet tektonik deprem yaratıyor.