“Bir ülke nasıl çökertilir?” sorusu, ister istemez “çökmüş bir ülke nasıl olur?” sorusunu da peşinden sürüklüyor.
Çökmüş bir ülke nasıl olur?
Bu sorunun cevabını bulmak için sanal ansiklopediye girip “Kamboçya” yazmanız yeterli:
“Ülkede yoksulluk, yolsuzluk, açlık, düşük insani gelişme seviyesi ve siyasi özgürlüklerin kısıtlanması önemli sorunlardır.
Ülke İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından ‘yüzeysel bir demokrasi altında otoriter bir koalisyon’ olarak nitelenmiştir.
Anayasada çok partili liberal demokrasi olarak tanımlansa da Kamboçya de facto tek parti yönetimindedir.
Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 126 ülke arasında 125. sırada yer almıştır.”
Bu cevaptan sonra şimdi ilk soruya geri dönebiliriz,
“Bir ülke nasıl çökertilir?”
Ya da şöyle sorabiliriz, Kamboçya nasıl çökertildi?
Çöküş elli yıl önce, ahmakça ve kanlı bir kararla başladı:
“Ülkedeki meslek sahiplerinin ve teknik elemanların hemen hepsi yok edildi.”
Nitelik ve değer düşmanlığının kanlı bir cinnet hali…Ülkeyi sadece çökertmiyor, omurgasını da bir daha düzelmeyecek şekilde kırıyor.
Kamboçya’yı çökerten Pol Pot Rejimi,
17 Nisan 1975 yılında başkent Phnom Penh’i ele geçirmişti.
İktidarda kaldıkları 4 yıl, ülkenin yok edilmesine yetti.
Bugünlerde Pol Pot Rejiminin iktidara gelişinin 50. Yıl dönümü nedeniyle Kamboçya uluslararası medyanın gündeminde.
Benim “Pol Pot Rejimi” dediğim gözü dönmüş canilik, siyasal tarihte resmen “Kızıl Kmerler” olarak anılıyor.
Kızıl Kmer’i merak edersiniz, tanımı şöyle yapılıyor:
“Kızıl Kmerler, Kamboçya‘da gerilla savaşıyla iktidarı ele geçirerek 1975-79 arasında ülkeyi yöneten kısmen Maocu, radikal devrimci hareket.
Hareketin kurucusu ve önderi Pol Pot‘tur.
Pol Pot aynı zamanda Demokratik Kampuçyanın kurucularındandır ve Kızıl Kmerler Demokratik Kampuçyanın silahlı kuvvetleridir.
1967’de, Kamboçya Komünist Partisi‘nin silahlı kolu olarak kurulduğu kabul edilir. Yaklaşık olarak 1,5 ila 2 milyon insanın ölümü ile sonuçlanan Kamboçya soykırımından sorumludurlar.”
“20. yüzyılın en kanlı rejimlerinden bir kabul edilen Kızıl Kmer iktidarı, bütün dünyada hiçbir yönetimin başvurmadığı kadar aşırı bir şiddet uygulamasına girişti.
Ülkedeki meslek sahiplerinin ve teknik elemanların hemen hepsi yok edildi.
Kentlerde yaşayan milyonlarca kişi zorla köylere yerleştirilerek kolektif çiftliklerde çalışmaya zorlandı.
Rejim düşmanı ilan edilenler aileleriyle beraber toplu olarak katledildi.
Bu dönemde ekonomik sistemin felce uğraması nedeniyle baş gösteren açlık ve salgın hastalıklar sonucu ölenlerin sayısının, siyasi nedenlerle öldürülenlerle birlikte yaklaşık 2 milyon olduğu tahmin edilmektedir.”
Peki neden?
Hastalıklı bir toplumsal proje sanrısından…
“Pol Pot adıyla bilinen Saloth Sar liderliğindeki Kızıl Kmerler Fransa’da eğitim görmüş bir grup Maocu Kamboçyalının başını çektiği bir siyasi hareketti.
Pol Pot, Kamboçya‘yı sınıfsız bir tarım toplumu olarak tahayyül etmişti
İktidarda olduğu 4 yıl içinde hareket kendine yeterli, sınıfsız bir tarım toplumu yaratma amacıyla kentleri boşalttı, nüfusun tamamını tarım kooperatiflerinde çalışmaya zorladı. Parasız, eğitimsiz, eşitlikçi bir toplum projesini hayata geçirmeye çalıştı.
Bu kapsamda milyonlarca insan ölümüne çalıştırılırken, çöken ekonomiyle birlikte yüz binler de açlıkla karşı karşıya kaldı.
1975 ile 1979 arasında Kızıl Kmerler ‘halk düşmanı’ olarak tanımladıkları aydınlar, azınlıklar, eski hükümet görevlileri ve aileleri gibi farklı grupları işkenceden geçirdiler ya da öldürdüler.
Dönemin yetkilileri tarafından titizlikle kaydı da tutulan bu katliamların ve zulmün boyutları Kızıl Kmer yönetimini 20. yüzyılın en kanlı rejimlerinden biri olarak tarihe geçirdi.
Kızıl Kmer rejimi 1979 yılında Vietnam ordusunun Kamboçya’yı işgaliyle sona erdi.
Kaçmayı başaran ve 1997 yılına kadar tutuklanmayan Pol Pot 1998’de ev hapsinde öldü.”
20 yıl önce Kamboçya’yı gördüğümde, Pol Pot rejiminin bıraktığı ve bugün bile enkazı kalkmamış harabenin şokunu yaşamıştım:
“Pol Pot ismi, dünyayı izlemeye meraklı olan bizim yaşımızdaki insanlar için iki milyon insanı kanlı bir şekilde öldürerek ‘devrimcilik’ yapmak isteyen bir ruh hastası anlamına gelir. Tüm gözlüklü insanlarını ‘batı ajanı’ olmakla suçlayıp işkenceyle öldüren, tüm kentlileri pirinç tarlalarına süren, aileleri birbirinden ayıran, okulları kapatan, parayı ortadan kaldıran, dış dünyayla ilişkileri kesen bir psikopat anlayışın ülkeyi ne hale getirdiğini daha yere iner inmez anlıyorsunuz.”
Aynı yazıda kendi yönetimi tarafından boğulan Kamboçya’yı komşusu Tayland’la kıyaslamıştım:
“Bir saatlik uzaklıktaki Tayland’ın başkenti Bangkok ise benim açımdan tam bir yeni çağ metropolü…
Kamboçya‘da zaman durmuştu, burada ise koşmakta… Uluslararası sisteme kenetlenmiş, aşırı enerjik ve kaotik bir yaşam üslubuyla koşuşturan bir koca metropol… Kamboçya‘nın sefaleti yanında burası sanki multi milyonerlerin kenti gibi geliyor insana.
Ancak tabii ki bu doğru bir imaj değil.
Tayland, Kamboçya‘ya göre çok daha fazla kalkınmış, dünya ile ilişkilerini derinleştirmiş ama henüz tüm sorunları da istediği gibi çözmüş değil.”
Pol Pot Rejimi’ni tanımak, “bir ülke nasıl çöker ya da nasıl çökertilir sorusuna” derinlemesine cevap vermek için fazlasıyla yeterli.
“Yönetim, nitelikli ve değerli insan düşmanlığını içeren patolojik tahayyüllerini zorbalıkla topluma dayatırsa”, bu, ülkenin felaketi oluyor.
Pol Pet rejiminin hülasası buydu.
Kamboçya’ya bu kâbus 50 yıl önce çökmüştü…
Ne zaman “nitelikli insanı hedef alan düşmanlığı” görsem aklıma “Pol Pot Rejimi” gelir.
Ve gelmekte…